20 Eylül 2013 Cuma

Avcı Pilotu

başlangıçta tanım havacılığın* başladığı 1903 yılından günümüze değin kullanılagelen bir mesleği kapsamak zorunda görünse de bu entry 1914-1945 yılları arası alman havacılığına atıf yapmaktadır. bahsimiz tek ya da iki kişilik, iyi silahlı ve hızlı avcı uçaklarının pilotlarıdır.

avcı pilotu başarılı olmak için farklı yetenekleri kombine etmek durumunda kalan kişidir. öncelikle fiziksel açıdan yeterli olmalıdır. birinci sınıf bir görüş kabiliyetine sahip olmalı, özellikle hızlı hareket eden hedeflere karşı belirli bir isabet oranını yakalamalıdır. fiziksel reaksiyonları hızlı ve içgüdüsel olmalıdır ki, bir hava savaşının ortasında nedenleri ve sonuçlarıyla mantıklı kararlar alacak zaman yoktur. akrobasiye yeteneği olmasa da uçağına tam anlamıyla hakim olmalıdır. akrobasinin pilota bilahare özgüven kazandıracağı muhakkaktır. avcı zamanla havada kendisinden beklenmeyen hal ve hareketler içinde olur ki, bu iyidir.

cesaret yaftası avcıya çoğunlukla yapıştırılan bir etikettir. ancak kendini kontrol yeteneği konuya çok daha uygun düşmektedir. savaşta pilotumuz yokolma ve sakatlanma tehlikesiyle her an karşı karşıyadır çünkü. ölüme en çok gittikleri pozisyonun klostrofobik bir alanda yanarak düşmek olduğunu düşünürsek hallerini daha iyi düşünmek icap etmektedir. yaraları nadiren "iyi" yara olur. kimse pilota havada ilkyardım uygulamayacaktır. avcı pilotu tamamen kendi kaynaklarına bağımlıdır. işin esası, hiçbir savaşçı tek kişilik bir uçağın pilotundan daha yalnız değildir. bu durumda da pilot yaşamak istiyorsa birşeylerden korkmak zorundadır. korkusunu savaşa kanalize etmenin uygun bir yolunu bulmalıdır. düşmanın hakkından gelmek için kendini kontrol etmek zorundadır.

saldırganlık, dikkatli bir hal içinde uygulandığı oranda gereklidir. harala gürele düşmana saldırı nadiren uzun süren bir durumdur ve it dalaşının deliliğinde hedefe iyi bir atış yapmak amacıyla çevreye bakmayı bir süre ihmal etmek ve düzeltilemez bir durum içinde kendini bulmak da çok olasıdır. bu tip metodlarla hayatta kalan bir avcı için: (bkz: erich hartmann)

son olarak hayatta kalma özelliği gelir. güzel skorlar bir gecede kazanılamamaktadır. iyi bir skor ve düşürülmüş güzel düşman uçakları için herşeyden çok bunu yapabilecek zamana ve dolayısıyla hayatta kalınmaya ihtiyaç vardır. ilk bakışta bu şanstan başka hiçbir şeye yorulamaz. ancak bundan fazlası vardır. hava savaşında hayatta kalmak "durumdan haberdar olmak"* denen herzeyle ilgilidir. tanımlamaya kalkarsak, üç boyutlu, hızlı değişen ve dinamik bir olaylar silsilesini akılda tutma becerisi diyebiliriz buna. tehlikenin içine 710 km/h hızla falan girerken bu silsilenin hafızaya kazınmasını onaylayan bir tür 6. hisse gerek duyulmaktadır. bu ölçülemez bir metadır. yalnızca bazı insanlarda daha çok veya az olduğundan bahsedebiliriz. yine de genel olarak durumdan haberdar olanın her koşulda daha şanslı olacağı söylenebilir.

birinci dünya savaşındakı teamüle bakarsak, beş düşman uçağı düşürmüş bir avcı ace kabul edilirdi. müttefik pilotlar için bu oran makuldü. ancak almanlar için bu sayı daha 1914 senesinde 10'du! ikinci dünya savaşına geldiğimizde müttefikler için aynı oran hala makul kabul edilebiliyordu. ancak olay, bu savaşta alman avcı pilotu için düşürülen düşman uçağı sayısından çok bir yeterlilik gösterisine dönüşmekteydi. experte kavramı ortaya çıkmıştı ki terimin içeriğini anlatmak için megabytelarca entry yeter mi? diye acı acı düşünmekteyim şu an. 30 zaferin çok muhteşem bir olay gibi algılandığı amerikan ve ingiliz hava kuvvetleriyle kıyaslayacak olursak, 35 alman pilotu 6848 zaferi paylaşmışlardır!! (ikisinin 300'ü ve birinin 350'yi geçtiğini düşünürsek her biri ortalama 196 uçak düşürmüştür) yukarıdan bakacak olursak, beş düşman uçağı düşürme üzerine inşa edilmiş bir ace sisteminde, luftwaffe 2500 ace üretmiştir. 2500 luftwaffe pilotu 6 yılda, beş uçak ve üstünde düşürmüştür. experten ise bu 2500 içinde çok küçük bir kitleyi temsil eder. çok çok üstün bir madalya olan şövalye haçı savaş boyunca 500 alman avcısına verilmiştir.

luftwaffe'nin müttefik hava kuvvetlerinden ayrıldığı bir diğer yön ise madalya verişinde kullandığı puanlama sistemidir. 1943 yılında yalnız batı cephesinde uygulanmış olsa da luftwaffe genelinde kabul görmüştür. yarım puan, hasarlı bir çift motorlu uçağı düşürene; bir puan, tek motorlu bir uçağı düşürene, bir çift motorluyu yaralayana veya bir dört motorlu uçağa son darbeyi vurana; iki puan, çift motorlu bir uçağı düşürene, dört motorlu bir uçağı formasyonunu bozacak kadar yaralayana; üç puan da dört motorlu bir uçağı indirene verilmekteydi. bu sonuncusu hiç ama hiç kolay bir iş değildi emin olun.

1943 yılından itibarek experten dediğimiz insanüstü yaratıkların yüksek skorları madalyalarda standardizasyona gidilmesine yol açtı. batı cephesinde şövalye haçının bu puanlama sisteminde ederi 40 ila 50 puandı. bu da 40 ila 50 düşman avcısı düşürmeye veya 15 bombardıman uçağı düşürmeye eşdeğerdi. doğu cephesinde ise rakam, rus pilotlarının çokluğundan ve kalitesizliğinden dolayı 75 uçağa çıkıyordu. 100 veya 120 puan arasında şövalye haçına meşe yaprakları verilirdi. 200 puan meşe yapraklı şövalye haçına kılıç eklentisi demekti (askerler arasında bilindik adıyla lahana, çatal ve bıçak). 250 uçak ve üstü ise en yüksek alman madalyası sayılan kılıçlı ve meşe yapraklı şövalye haçına mücevherlerle ödüllendirilirdi. ayrıca (bkz: hans ulrich rudel)

experten denilen alman hava kuvvetlerinin en değerli pilotlarını bu koca tabloda nasıl değerlendirmek gerekir? kullandıkları ekipman müttefiklere oranla daha mı iyiydi? daha mı iyi eğitilmişlerdi? taktikleri daha mı kullanışlıydı?

bu sorulara cevap bulabilmek için

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder